Şiir
Sabaha Karşı Körfezde Birkaç Gemi-Denizcan Karapınar
Kadifeyle güldün denize
İnce ayakbileklerine gecenin dağılan incileri
hünerli bir ıslaklık oldu,
oturdu.
Sen uzak bir düşün
arzuyla donattığısın,
bir gülün
derinine benzer
bundan ki yüzün.
güzleri
sular altında kalmış
söğütleri söyleyen belin
Bir sabah
güllere uyanan bir kör gibi, ansızın
Ve yeniden
doğrulan rüyalardan
Acı dolu bu dünyaya.
Ve
Sımsıkı ağaç köklerinden
gürbüz bir arzuyla göveren
Şu bitimsiz yaşama.
Sen bir çağın
kanla donattığısın
erkle gizlediği ta derinlere
Elinde imbikleri
durur geceleyin
duyguların
Ve
eflatun fenerleriyle yitiklerini
arar
kara ormanlarında gôvdenin
Sorgun korsanları.
Kırgın, yaşlı
Bir el değiyor yüzündeki kavisli alacakaranlığa
Seni yeniden yazıyorum bu defa yeni bir ömre
Yüreğinde eski yazların gibi yaşıyorum, biliyorum
Değirmenler arasından mavi bir düş
köpürür gibi
Eski sevgiler
gömülü bahçene.
Alacakaranlıkta ilkin uyanan kuşlara söyle
Bunu:
-Senin sesin
Yaşamdan da önceki bir
Güneşe gömülü-
Güzlere gömüyorum başımı, ayrık otlarına yapraklara,
güllere çiğ düşerse bil ki bu çıldırışımdır
Güzün kırılgan yapısında
İleri atılır o zaman
Acının
içime bağladığı atlar
Bu
İçimde duyduğum denizdir -ve özlem-
-Bir gülün kıvrık ucu gibi buruk bir özlem-
Bu haresi tutuşmuş bir karanfil gibi
Gittikçe eriyen mazindir
Sana
senin güneşini getirdim
Bir korkudan birikmiş.
ve geceleri çekilen sular gibi uzanıp gövdene
değdiriyorum ellerimi değdiriyorum
sonsuzluğun yasla boyalı
elini
düş gibi bir nefeste sana
yüzünden geceden daha siyah atlar geçerdi
yüzünden eskinin meltemleri ben büyüdükçe
-insan büyüdükçe yüreğiyle birlikte-
güneşinden duyulmaz olurdu
sevda sözcükleri
İnsanlığın, sonsuz bir evren gibiydi, yüzündeki denizden bir
anakara gibi görülen anaç insanlığın.
Bir deniz burukluğunu
arayarak geçmiş
şu ömrün
dağılmış bir kaç gemidir sabaha karşı, körfezde.
